31 Mayıs 2011

Askerden Sonra Sivil Hayata Dönüş Hızı

Şimdi canlar, askerden sonra sivil hayata dönüş hızı diye bi parametre var. O psikolojiden, sağa sola komutanım çekmekten, etrafa boş boş bakmaktan sıyrılma hızı her askerin kişisel tecrübesine göre farklı. The Hurt Locker filminden hazzetmemiştim, ama filmin sonunda Irak'tan gelen askerin, bir süpermarketin reyonunun önündeki envayi çeşit deterjana aval aval baktığı sahnenin ne manaya geldiğini askerdeyken anlamıştım, o film sırf o sahne için izlenir... Ben çabuk sıyrıldığımı düşünüyorum bu psikolojiden, bunu da askere pek uyum sağlayamamakla açıyorum, yine de bazı rutinlerimi henüz tatbik edebilmiş değilim, bu ritüeller listesini tikle doldurmak için gün sayıyorum. Daha İstanbul'a gitmedim, Galata'nın orada tek başıma oturmadım mesela, gidince ilk yapacağım işlerden biri. Boğaza karşı efil efil bir lokantaya oturup eşi dostu beklerken önümdeki mezeyi çatallamadım. Beşiktaş formamı giyip maç günü kalabalığın içine karışmadım.

Ama çok şükür şöle ayağımı uzatıp Ezel'i izledim. Aradaki beş ayı izlemeyi aklımdan geçirsem de üşendim, Dayı ölmüş, Tevfik ölmüş, dizinin yayın saati değişmiş, klasik edebiyata göndermeler yalan olmuş... Geçmişin hatrına izlediğimiz bir iki bölümden sonra bu gece, 68. Bölüm... Özlemişiz be... Anadilimde çekildiği/yazıldığı/söylendiği için kendimi şanslı addettiğim eserler var (zevklerimi tekrar tekrar yazmamdan anlamışsınızdır herhalde), Ezel bu kategoriye giren yegane dizi benim için. Bundan iki ay sonra, “68. bölüm ne len?” gibi meşru bir soru olacak okuyanda, genelde bu kadar güncel konular yazmaktan imtina ediyorum ama, hakikaten film niyetine izlenir bir bölümdü. Dizinin marifetini de bu vesileyle iltifata tabi tutmuş olalım, hak geçmesin...

Hiç yorum yok: