28 Ekim 2012

Bir Taşralı için Ritüeli, Anımsattığı ve Hissettirdiğiyle Kurban Bayramı

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız ulaşır.
Hacc, 37

Takva, Allah’a bir evlat için, yani soyun devamı için yıllar yılı dua edip, muradına erince ona “Allah işitti” manasında “Eşma-el”  adını koymaktır. O uğurda yıllar yılı dua ettiği evladı Eşmael (İsmail)’i gık demeden kör bir bıçakla Allah’a soğukkanlılıkla kurban etmeye nazır olmaktır takva.

Kurban bayramı, çocukluğa, babaannenin evinin bahçesine geri dönüp, yitip giden zamana ve etkilerine lanet etmektir: Artık limonlar o bahçedeki ağaçların çok yukarılarındadır, toplamaya kalktığınızda dikenleri kolunuza batar, kolunuz çizilir. Zihnen ve bedenen erimiş babaannenizin gözünün içine sırf manalı bir cümle kursun diye bakarken de yüreğiniz... O kadar çizilir ki, siz takva sahibi biri olmasanız da Allah sizi işitir. Giderken babaanneniz, “Oğlum ne zaman geleceksin ders çalışmaya?” diye sual eder. O kadar ileri hasta olmasına rağmen, sizin onu ziyaret etmeniz için bir dahaki bayramı bekleyeceğinizi ve o çocukluğunuzun hatrına yanında olduğunuzu bilir. Bir sokak ötede, sadece bir sokak ötede dedenizin kardeşinin bahçeli evi müteahhite verilmiş, bahçenin yerinde yeller, kagir evin yerinde ise üç katlı bir binanın sevimsiz pimapenleri esmektedir. Her katın bir kardeşe verildiğini yüzünüzü buruşturarak dinlersiniz. Sadece müteahhitler mi insanlar mutlu olsun ister acaba bu devirde? Bir müteahhitle babaannemin mutluluktan anladığı aynı şey olabilir mi hiç peki?

Geçenlerde Sırrı Süreyya Önder yazdı, “nakledilir ki Cebrail-i Emin üç gündür hiçbir şey vahyetmemişti. Peygamber sahabeye dönerek ‘Ya ashaplarım! Diliyorum ki biriniz bir güzel hikâye veya bir macera söyleyiniz. Biraz onunla meşgul olayım. İnşallah kardeşim Cebrail gelsin ve vahiy getirsin.’ dedi. “Hikâyenin iyisine” der Sırrı Süreyya Önder, “vahiy dileyen peygamberler bile muhtaçtır.” Hal böyleyken dört aylık yeğeninizi eğlemek için hikaye uydurma zorunluluğuna şaşmamalı. Kurban bayramı aynı zamanda küçük bir bebeğin sayesinde geleceğe gidip hayal kurmaktır. Anlattığınız bir hikayeyi beğendiği zaman dudağı ve gözleriyle güldüğü anda birden ve nedensiz yere o hikayeyi kesip, onu bir daha gördüğünde yürümeye başlamış olacağını ona fısıldamaktır. Akşam körfez manzarasına bile bakmayacağınız evinizde yapayalnız ve onsuz ne yapacağını o bebeğe sormak, onun suratının/suretinin birden ciddileşivermesini izlemektir. Bir arkadaşımın şahane tanımlamasıyla küçük bir bebeğe verebildiğiniz tek duygu olan sevginin artık neredeyse elle tutulur bir hal almasıdır. Kurban bayramı onun size verebildiği tek karşılık olan o gülücüğe kurban olmanızdır, ondan ayrıldıktan sonra arabanızın onun kokusuyla dolması, o kokunun ara ara sizin burnunuza gelmesidir.

Kurban Bayramı, yıllar yılı peşinden koştuğunuz kızla hiçbir şey olmamış gibi, eski günlerdeki gibi, (yani Nazım Hikmet’in o enfes dizesindeki gibi, herkes gibi) konuşmaktır. O “dargınlar barışır” safsatasının gerçeğe en yakın olduğu an, işte o andır. Sizin ilk olarak yazlıkta bir zamanlar esnaflık yapmış, ikinci olarak da ateist bir arkadaşınızdan telefon almanızdır bayram tebriki olarak. Telefonda bayram sabahı İstiklal’in, Galatasaray Lisesi’nin önünün ne kadar ıssız olduğundan bahseder size, sırf o ıssızlığı bertaraf etmek için aramıştır sizi. “Dargınlar barışır” olmasa da, “dostlar konuşur”, bir bayram gerçeğidir.

Bu bir kurban güzellemesi değildir, bir bayram güzellemesidir. Geçmiş kurban bayramınız, ey ehl-i blogger, mübarek ola. 

15 Ekim 2012

Twitterla Blog(ger) Arasındaki Farklar

Twitleriniz dijital makinayla çektiğiniz fotoğraflar gibidir, bir daha dönüp bakmazsınız, blog yazılarınız çerçevelettiğiniz resimler gibidir, kendinizi kötü hissettikçe bakma ihtiyacı duyarsınız.
Twitter hınzırdır, blogger mazur.
Twitter toplantıda kaçamaktır, blogger mesaide kafa dağıtmak.
Twitterda takipçiniz sizi o an çevrimiyse okur, blogda sizi takip etmeyen de bulur.
Twitter kitleleri mobilize eder, blog bireylerin ufkunu açar.
Twitter tanışmak istediğiniz ünlüyü görünür kılar, blogger öğrenmek/tanımak istediğiniz konuyu/kişiyi ulaşılabilir.
Twitter rakipsizdir, blogger tumblr vb rakiplerince kuşatma altında.
Twitter güncele dair her şeyi içeriir, blogun tematiği makbuldür.
Twitter özgürleştirir, blogger derinleştirir.
Twitter öfkenizi alır, blog hüznünüzü.
Twitterda gündemden geri kalmamakla teselli olursunuz, bloggerda kendinizi kısıtsızca ifade etmekle.
Twitter anlıktır, blogger durağanlık.