Bu, eski bir
yazının devamı aslında. NTV Tarih’in Eylül 2011 sayısında Neşet Eren’le yapılan
mülakatın üstünden, Nafi Baba Tekkesi’nin şeyhleri ile Robert Kolej’in
bağlantısına değinmiştim. (http://metusmehmetus.blogspot.com/2011/09/okul.html)
Bu rabıtanın sadece o kadarla sınırlı kalmadığını öğrenmem, kendisinin de o
şecereye mensup olduğunu satır aralarından öğrendiğimiz ve halen Boğaziçi
İşletme Bölümü hocası olan Mehmet Artemel’in enfes makaleleri sayesinde oldu (bkz.
Kaynakça) ki onların biri de okulun iki kurucusundan biri olan Cyrus Hamlin’in
günlüklerine atıf yapıyor. Geçenlerde yönetmen Metin Erksan’ın vasiyeti üzerine
bir süredir defin yapılmayan Nafi Baba Tekkesi’ne Bakanlar Kurulu kararıyla gömülmesi,
konuya dönmem için iyi bir fırsat.
Öncelikle
biraz Osmanlı tarihi: Şu anki Nafi Baba Tekkesi, İstanbul’un ilk şehitliği
olarak geçen –ve bizim sekiz yıl boyunca yanlışlıkla “Doğatepe” olarak
adlandırdığımız- Duatepe üzerinde kurulmuş. Bu şehitlik, hisar yapılırken
Bizans’a yapılan saldırılarda şehit düşen akıncılar için yapılmış. Yani
Abdünnafi Efendi, Bizans’a saldıran akıncıların şehit olunca gömüldüğü mübarek
topraklar üzerine kurmuş dergahını. Bir bakıma hisar İstanbul’un fethinin
hareket noktasıyken, dergah da Robert Kolej’in sıfır noktası olmuş, hem arazi
olarak, hem de zaman içinde Abdünnafi Efendi’nin oğlu
ve Robert Kolej’de hoca olan Mahmud Cevad Baba’dan başlayan ve Mehmet Artemel
hocamızla devam eden silsileyle… Kamuoyunda -haklı olarak- Anglosakson eğitim
geleneğiyle bilinen Boğaziçi’nin bir de böyle bir damarı varmış yani…
Robert Kolej, aynı zamanda Amerika’nın kendi toprakları
dışında açtığı ilk eğitim kurumu, okula adını veren Christopher Robert ve
okulun en popüler binası olan - okulun bir önceki rektörü Kadri
Özçaldıran tarafından gayet de şık biçimde restore edilen - 1. Erkek Yurdu’na
adını veren Cyrus Hamlin’in yoğun çabalarıyla taş taş inşa edilmiş. Hamlin
kızlarına yazdığı 19 Temmuz 1869 tarihli mektupta, şehirde meydana gelen su
sıkıntısının inşaatı yavaşlattığından bahsederken ilginç bir noktaya değiniyor:
“Şehitlikten gelen dervişler beni geçen gün yapacakları yağmur duasına çağırdı.
Daha önce bir Müslüman’ın bir Hristiyan’ı duaya çağırdığına tanıklık
etmemiştim.” Hamlin, on gün sonra bir başka mektubundaysa, “yağan kuvvetli
yağmurla suyun nerdeyse inşaatın temellerine ulaştığını” yazmış. Daha
matrağı, bir başka tarihsel belge, güzel havada dışarıda yapılan bir derse (o
zamanki öğrencilerin de istekleri çok farklı değilmiş anlaşılan), tekkenin şeyhlerinden Mahmut Baba’nın
bizzat katılarak, dersin Amerikalı hocasını dumura uğrattığından bahsediyor.
Konuyu
romantize ettiğimden şüphelenebilirsiniz, ama yazdıklarımın somut gerçekler
olduğunu Mehmet Artemel hocamızın makaleleri sayesinde biliyorum. Peki ben
bunları tesadüfen twitter’da avarelik yaparken mi öğrenmeliydim? Okulun,
öğrencilerine kendi tarihini nakletmek gibi bir misyonu olmamalı mı, konuyla
ilgili bir ders açılsa, Boğaziçi’nin sadece günde bilmem kaç yüz soru çözmekle
kazanılan bir okuldan ibaret olmadığı, o okulun öğrencilerine bu derste
öğretilse fena olmaz mı?
Kaynakça:
1) National
Geographic’in ilk editörlerinden birinin Robert Kolej’de hoca olduğundan
bahseden ilginç bir makale: https://dl.dropbox.com/u/81375544/From%20Istanbul%20to%20the%20North%20Pole-Robert%20College%20and%20the%20National%20Geographic%20by%20Mehmet%20Artemel.pdf
2) Robert Kolej ,
Nafi Baba Tekkesi ve Duatepe arasındaki
rabıtanın detayları:
3) Nafi Baba
Tekkesi’nin şu anki içler acısı durumuyla ilgili olarak:
4) Konuyla ilgili beni uyandırdığı içeren tekraren: NTV Tarih
Eylül 2011