12 Mayıs 2013

İsmail Abi Şiir Yazarsa

Arak yazılar serimizde sırayı Ah Muhsin Ünlünün şiiri alıyor, bloga şiir koymadık da demezsiniz. Bakalım siz de benim gibi dizeler arasında bir İsmail Abi tandansı hissedecek misiniz?

Resulullahla Benim Aramdaki Farklar

"resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
resulullah yolda ebu bekir'i görse es selamu aleyküm ya sıddık derdi,
ben yolda ebu bekir'i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'kızım ha gayret!'
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'anneciğim ölmesen'

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki 'anneciğim seni ben'
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf...

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü"

7 Mayıs 2013

Kumarbaz

Lise ikide dershanedeki matematik hocamız olasılık dersinin girişinde basit bir hikaye anlatmıştı. Bunlar daha çocukken, abisiyle beraber bayramda topladıkları harçlıklarla basmanede fuar alanında oyun oynamışlar, bul karayı al parayı kabilinden bir oyun sanırım. Bardağın biri kazanınca bire iki, diğeri bire iki buçuk, berikiyse bire üç veriyormuş. Bunlar bir güzel ütüldükten sonra kös kös evlerine dönerken abisini teselli etmek buna düşmüş: "Olsun" demiş, "bir dahaki bayramda biz oynatırız, kaybettiğimiz paraları geri kazanırız, nolcak!"

Bir sonraki bayramda eller öpülmüş, paralar toplanmış, dooğru basmaneye gidilmiş. Bizim cevval hocamız, abisinin aklını çeldiği gibi, oyunu daha cazip kılacak bir hinlik daha yapmış, oranları bire dört, bire beş ve bire altıya yükseltmiş! Ortaokul düzeyinde olasılık okuyanlar mesajı almıştır: Toplam oranın biri geçtiği, yani her bardağa eşit miktarda para koyduğu durumda kasanın daima kaybettiği bir oyun artık oynanan. Malum son tekrar edip, bizim kardeşlerin kös kös eve dönme vaki geldiğinde abisi yolda efkarla yakınmış: Ulan biz de ne bahtsızmışız, oynuyoruz kaybediyoruz, oynatıyoruz kaybediyoruz.

İşte benim haletiruhiyem sevgili blogger. Bayadır oynuyorum kaybediyorum, oynatıyorum kaybediyorum. Yalnız sadece kısmetsizlik mi, yoksa kuralları mı yanlış koyduk, işte onu hiç bilmiyorum.