7 Mayıs 2013

Kumarbaz

Lise ikide dershanedeki matematik hocamız olasılık dersinin girişinde basit bir hikaye anlatmıştı. Bunlar daha çocukken, abisiyle beraber bayramda topladıkları harçlıklarla basmanede fuar alanında oyun oynamışlar, bul karayı al parayı kabilinden bir oyun sanırım. Bardağın biri kazanınca bire iki, diğeri bire iki buçuk, berikiyse bire üç veriyormuş. Bunlar bir güzel ütüldükten sonra kös kös evlerine dönerken abisini teselli etmek buna düşmüş: "Olsun" demiş, "bir dahaki bayramda biz oynatırız, kaybettiğimiz paraları geri kazanırız, nolcak!"

Bir sonraki bayramda eller öpülmüş, paralar toplanmış, dooğru basmaneye gidilmiş. Bizim cevval hocamız, abisinin aklını çeldiği gibi, oyunu daha cazip kılacak bir hinlik daha yapmış, oranları bire dört, bire beş ve bire altıya yükseltmiş! Ortaokul düzeyinde olasılık okuyanlar mesajı almıştır: Toplam oranın biri geçtiği, yani her bardağa eşit miktarda para koyduğu durumda kasanın daima kaybettiği bir oyun artık oynanan. Malum son tekrar edip, bizim kardeşlerin kös kös eve dönme vaki geldiğinde abisi yolda efkarla yakınmış: Ulan biz de ne bahtsızmışız, oynuyoruz kaybediyoruz, oynatıyoruz kaybediyoruz.

İşte benim haletiruhiyem sevgili blogger. Bayadır oynuyorum kaybediyorum, oynatıyorum kaybediyorum. Yalnız sadece kısmetsizlik mi, yoksa kuralları mı yanlış koyduk, işte onu hiç bilmiyorum.

Hiç yorum yok: