8 Ekim 2009

Sekizinci Sanat

Siz şimdi yalandan bi blog açtık ya bienal yazarız (büyük Türk siyaset adamı, yedi cedden Ankaragüçlü Melih Gökçek’in buyurduğu üzere “tükürürüm böyle sanatın içine” çok afedersiniz), İstanbul Modern’deki Sarkis sergisinden bahsederiz veya filmekimi için tüyo veririz zannediyorsunuz di mi, onları gidin siz kültür mantarlarından okuyun… Ben başka bir şey yazacağım: Günümün hatrı sayılır bir kısmını VAN’dan bozma camı açılmayan bir Transit’te geçirdiğimden (kim yapıyor kardeşim bu arabaları!) ve sabahları pek uyuyamadığımdan dolayı cep telefonuna sardım, tabi radyo falan bir yere kadar, (sabah zaten bindikten on dakika sonra Kocaeli FM’e falan talim durumu söz konusu) cep telefonuna bilumum oyunları indirdim. Şu kadarıyla söyleyeyim bu biraz araştırmadan ne kadar geliştiğine asla inanmayacağınız bir sektör haline gelmiş. Java tarafından desteklenen .jar uzantılı ve birkaç yüz kilobyte büyüklüğünde olan oyunlar çeşit çeşit: Futbol veya araba yarışı zaten Allah’ın emri de nostalji yaşamak isteyenler için Final Fight veya Street Fighter, telefonda onnumara pike çekerim derseniz bilardo, elim langırt oynarken nasır tuttu, yok mu bunun çaresi derseniz langırt, malım ben sekiz saat öööle parmak kadar ekrana bakarım derseniz menajerlik oyunu bile var! Ama hepsinin içinde favorim, Gladiator.

O filme olan hayranlığımı anlatmam hakikaten zor, küçükken kazandığım film izleme alışkanlığımı ortaokulda kaybetmişken, dokuz sene önce Kemeraltı’nda kocaman ama külüstür bir salonda neredeyse tek başına Gladiator’u izlediğim günü dün gibi hatırlıyorum, Ridley Scott'ın, büyük bütçeli epik tarihi filmleri furya haline getiren başyapıtının (Troy, Kingdom of Heaven gibi filmler bu damarı kullandı) birkaç filmle birlikte bana sinemayı yeniden sevdirdiğini ve bende film izleme alışkanlığı yarattığını rahatlıkla söyleyebilirim. Filmin tarihsel gerçeklere olan yakınlığı, kalabalık sahnelerin görkemi, politikayla ilgili üstü kapalı göndermeleri, girişteki uzun savaş sahnesi, Maximus’un Roma’da ilk arenaya çıktığı sahne beni hakikaten çok etkilemişti. Film, başladığı sahneyle bitmesi hasebiyle de (Maximus’un kendini evinin tarlasında, ellerini başağa sürerken hayal ettiği sahne) benim için bir klasik… Tüm bunları yazdıkça, DVD’yi takıp filmi yeniden izlemek geliyor içimden, bende çok eski bir DVD kopyası sapasağlam duruyor, filmi genel toplamda altı yedi kere izlemiş olabilirim…

Oyun cep telefonu için Fishlabs firması tarafından Nokia ve Sony Ericsson telefonlar için tasarlanmış, başka makinalar tarafından sanırım desteklenmiyor. Oyunun başındaki Dreamworks logosunu takip eden “At my signal, unleash hell.” yazısını görmek bende yukarıda yazdığım tüm anıların canlanmasına sebep oldu. (Prologue yazıları devamlı değişiyor ve font filmdeki kredilerin fontunda, bu bile oyun için ne kadar özenildiğinin kanıtı) Oyunu detaylandırıp sizi çok sıkmak istemem, klasik bir üç boyutlu dövüş oyunu, ilk başta üç gladiator seçme hakkınız varken, şampiyonluk kazandıkça diğer tüm gladiatörlerle oynama hakkı kazanıyorsunuz, Maximus’la oynamaya hak kazanıp puan rekorunu kırdığım zaman Maximus’u değil de beni azat etmişler gibi sevindim bugün. Tutorial kısmında Proximo size hangi hareketin nasıl yapılacağını uygulamalı olarak anlatıyor. Bu oyunu diğer “mobil oyunlar”dan (ki literatüre kazandırdığımı ümit ettiğim bu kelime vatana millete hayırlı uğurlu olsun) iki temel farklılık var: Görece ehven grafikler ve 3. boyut hissinin kullanıcıya tam olarak geçmesi- Görüntüler hayatını atari köşelerinde zayi etmişler için söylüyorum Tekken’den hallice ve o kadar büyük bir arenada oynuyorsunuz ki götün götün kaçmaktan bir süre sonra oyun sekseğe dönebiliyor. (Ayrıca müsabakalar hem Roma’daki Colloseum hem de Roma’nın eyaletindeki arenada gerçekleşiyor) Bir diğer güzellik oyunun matruşka durumu- Bir süre sonra her şampiyonlukta bir mükafat var, Hagen, Tiger, Maximus derken en sonunda Commodus’la bile oynadım (Marcus Aurelius veya Proximo hortlayacak diye tırsmıyor değilim) bu da sizin oyuna olan bağlılığınızı artırıyor. Adamlar en son bomba olarak da bluetooth’la oynanabilme opsiyonu koymuşlar, elin gavuru yapıyor sayın seyirciler. Oyunun temel kusurlarınıysa çok zor bir oyun olmaması, ve müziklerin o kadar efsane bir soundtracki olan filme kıyasla sıradanlığı olarak belirtebiliriz.

Sakalımızın olmamasından kelli sözüme itibar etmeyenler için oyunu tanıtan videoyu ekliyorum, hadi kolay gelsin, ayrıca http://www.fishlabs.net/en/mobile-games/action-games/gladiatorden de oyun hakkında daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok: