8. Hudut Taburu mescidine ilk girişimi ömrümün geri kalanında unutmam mümkün değil. Akşam içtimasına yakın bir vakitti, eskiden kilise olarak kullanıldığı üzerindeki kabartmalardan anlaşılan binanın ışıkları tamamen kapalıydı. El yordamıyla ışığı açtığımda gördüğüm manzaranın sivil hayattaki bir mescitten pek farklı olmadığını görüp hayrete düşmüştüm. Mihrabı ahşaptan ve iptidaiydi ama duvara işlenmiş Arapça Allah ve Muhammed yazılarıyla, 7/24 açık olan radyatör sobasıyla, -mesciti ısıtan yegane aletin o olduğunu ve dışarıda havanın genelde -20 civarında olduğunu düşünürseniz onun etrafında halka olmamız normal- halısıyla (bilen bilir, askerdeyken halıya basmak paha biçilmez bir zevktir), hiçkimsenin sizi bulma ihtimalinin olmadığı bir yer olmasıyla ve sessizliğiyle bizim için bulunmaz bir nimetti. Tüm acemiliğim boyunca kapısına defalarca gelmiş, ama her defasında bir mazeret uydurup içeri adımımı bilet atmamıştım oysa...
Eskiden eroin bağımlısı olduğunu muhabbetin devamında öğrendiğim bir çocuğun bana ağır urfa aksanıyla "sen sivilde namaz kılmazsen, di mi hocam?" demesi bu olaydan bir hafta sonrasına rastlar. Nereden bildiğini sorduğumda "yüzündeki acıdan" demişti, "sığınmak için buraya geldiğin ve sadece muhtaçken Allah'ı andığın çok belli." Poker suratlı insanları oldum olası kıskanmışımdır zaten.
Mesciti medreseye çevirmemizse uzun sürmedi, birkaç binamaz arkadaşımla birlikte bilhassa haftasonları burada toplanıp kitap okuyor ve sohbet ediyoruz, tabi mescidin müdavimlerinin homurdanmalarını "burada da mı devrecilik var lan?" atarıyla kesmek vazifesi bana kaldı, şimdilik kah benim arkadaşlar benim imamla Şafilik'le Hanefilik arasındaki farkları tartışmamıza kulak misafiri oluyorlar, kah mütedeyyin cemaat arkadaşın mihrabı göstererek "ben şunu çekiyorum belim çok ağrıdı" esprisine muhatap oluyor, geçinip gidiyoruz anlayacağınız. Bana öyle geliyor ki Kars'ın bir köyünde, Ermenistan sınırına 25 km mesafede tutsak halde olup sivil hayata bu kadar ait bir yer bulmuşken askerliğimin geri kalanında okumaya, dua etmeye, sessizce oturmaya mescide kaçacağım- ha bir de yazmaya tabi, tıpkı bu yazı gibi.
3 yorum:
Oh oh metus yazı yazmış!
Arkadaşım, her şey iyi güzel, bulmuşsun orda da bi münzevi kafası, lakin "sığınmak için buraya geldiğin ve sadece muhtaçken Allah'ı andığın çok belli." cümlesinin gerçek hayatta kurulduğunu hiç sanmıyorum, hele de askerde... Elini korkak alıştırma, dökül bakalım çocuk gerçekte ne dedi...
iyi de gözüme niye vuruyon...
inandırıcılık probleminin olması hiç hayrıma değil şahsen...
aramızdaki diyalog gerçek kestirmeden bunu diyebilirim. sivilde namaz kılmadığımı doğru olarak tahmin etti, yüzündeki acıdan belli oluyor demişti, sonra da insanların hep muhtaçken buraya gelmesiyle ilgili bir laf sokmuştu. o kadar kurallı bir cümle kurmadı sanırım, teknik olarak konuşmak gerekirse tırnak işareti kullanmasam olurmuş ama diyalogun içeriğiyle ilgili bir manipülasyon yok.
ya bellatrix neden anin buyusunu bozuyon bacim
cocuk urfa aksaniyla demis iste
benim kafamin icinde yankilandi cocugun ibrahim tatlises ayarindaki yanik sesi
ggg
Yorum Gönder