Dışarıda ne olup bittiği hakkında biraz geç haberim oluyor tahmin edebileceğiniz üzere, geçenlerde iki İbrahim'in, Üzülmez ve Toraman'ın -bir kez daha- kavga ettiğini ve Deli İbrahim lakabıyla maruf İbrahim Üzülmez'in feda edildiğini öğrendim bir vesileyle, sözleşmesi feshedilmiş. Olayın detayına vakıf değilim, umurum da değil açıkçası, kavgada yumruk sayılmaz zaar. Hayır takımı da iki ay boş bırakmaya gelmiyor anasını satiim.
Futbolla rabıtası olanların iyi hatırlayacağı üzere (zaten diğerleri çoktan okumayı bırakmıştır) benzer bir olay 08-09 sezonunda da yaşanmış ve iki İbrahim önce süresiz kadro dışı bırakılmış, sonra -muhtemelen yerine yapılan transferlerin tırt çıktığı anlaşılınca- affedilmiş, kaptanlık pazubantları elinden alınarak takıma geri dönüşleri sağlanmıştı. Sezonun ortasında göreve gelen Mustafa Denizli, "Büyük Mustafa" lakabını boşa edinmediğini gösterircesine, Denizli maçının sonlarında, yani şampiyonluğa ve çifte kupaya dakikalar kala, hepimizin gözlerini nemlendiren bir jestle, kendi elleriyle kaptanlık pazubantını Deli İbrahim'e milyonların gözü önünde takarak itibarını iade etmişti. Bu sefer benzer şekilde tatlıya bağlanması bana pek olası gözükmüyor, nerde şimdi o büyüklüğü gösterecek, o liderliği yapacak adamlar, ara ki bulasın...
Açıkçası rüyalarımdaki kaptan değil Deli İbrahim, iki sebepten ötürü: Birincisi altyapıdan değil, ikincisi dışarıdan bakınca takım üzerinde hakimiyeti varmış gibi gözükmüyor, takıma abilik yapabilecek biri değil. (Kendisiyle ilgili şahane bir yazıyı, meş'um olaydan sonra tabi ki Tanıl Bora yazmıştı: http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=887302&Date=08.07.2008&CategoryID=103) Ama 11 yıl boyunca bu formayı özenle terletmiş, futbolunun adım adım ilerlemesine tanık olmuş benim gibileri ancak üzer onun gidişi. Kariyerinin sonuna gelmiş diğer sembol futbolcuları gibi (Bir çırpıda hatırlayabildiklerim Metin-Ali-Feyyaz, Gökhan, Recep, hatta muhteşem jübilesine rağmen Şifo'nun da gönderilmesi için vaktinde ne kadar uğraşıldığını fil hafızalılar hatırlayacaktır) buna da bir jübileyi çok görmüş bir yönetime sahip olmanun utancını taşımak zorunda bırakılıyoruz. Takımın hasletleri olagelmiş mütevazılığın, didinmenin, emeğin İ.Üzülmez'in şahsında cisimleşmiş olduğunun, sırf bu yüzden el üstünde tutulmayı hak ettiğinin ayırdında olan bir Allah'ı kulunun olmamasına dayanmak durumundayız. Ali Şen'vari bir zihniyetle takım yöneten, İstiklal'in göbeğine devasa bir AVM konduracak bir adamın yönettiği bir takımdan beklenmez değil ne var ki.
Deli İbrahim'in şahsında bu takımın emektar futbolcularına saygıyla...
Futbolla rabıtası olanların iyi hatırlayacağı üzere (zaten diğerleri çoktan okumayı bırakmıştır) benzer bir olay 08-09 sezonunda da yaşanmış ve iki İbrahim önce süresiz kadro dışı bırakılmış, sonra -muhtemelen yerine yapılan transferlerin tırt çıktığı anlaşılınca- affedilmiş, kaptanlık pazubantları elinden alınarak takıma geri dönüşleri sağlanmıştı. Sezonun ortasında göreve gelen Mustafa Denizli, "Büyük Mustafa" lakabını boşa edinmediğini gösterircesine, Denizli maçının sonlarında, yani şampiyonluğa ve çifte kupaya dakikalar kala, hepimizin gözlerini nemlendiren bir jestle, kendi elleriyle kaptanlık pazubantını Deli İbrahim'e milyonların gözü önünde takarak itibarını iade etmişti. Bu sefer benzer şekilde tatlıya bağlanması bana pek olası gözükmüyor, nerde şimdi o büyüklüğü gösterecek, o liderliği yapacak adamlar, ara ki bulasın...
Açıkçası rüyalarımdaki kaptan değil Deli İbrahim, iki sebepten ötürü: Birincisi altyapıdan değil, ikincisi dışarıdan bakınca takım üzerinde hakimiyeti varmış gibi gözükmüyor, takıma abilik yapabilecek biri değil. (Kendisiyle ilgili şahane bir yazıyı, meş'um olaydan sonra tabi ki Tanıl Bora yazmıştı: http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=887302&Date=08.07.2008&CategoryID=103) Ama 11 yıl boyunca bu formayı özenle terletmiş, futbolunun adım adım ilerlemesine tanık olmuş benim gibileri ancak üzer onun gidişi. Kariyerinin sonuna gelmiş diğer sembol futbolcuları gibi (Bir çırpıda hatırlayabildiklerim Metin-Ali-Feyyaz, Gökhan, Recep, hatta muhteşem jübilesine rağmen Şifo'nun da gönderilmesi için vaktinde ne kadar uğraşıldığını fil hafızalılar hatırlayacaktır) buna da bir jübileyi çok görmüş bir yönetime sahip olmanun utancını taşımak zorunda bırakılıyoruz. Takımın hasletleri olagelmiş mütevazılığın, didinmenin, emeğin İ.Üzülmez'in şahsında cisimleşmiş olduğunun, sırf bu yüzden el üstünde tutulmayı hak ettiğinin ayırdında olan bir Allah'ı kulunun olmamasına dayanmak durumundayız. Ali Şen'vari bir zihniyetle takım yöneten, İstiklal'in göbeğine devasa bir AVM konduracak bir adamın yönettiği bir takımdan beklenmez değil ne var ki.
Deli İbrahim'in şahsında bu takımın emektar futbolcularına saygıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder