5 Eylül 2010

Bir Kebapçı Hikayesi

Halil İbrahim Sofrası'na ilk kez gittiğimde üniversite bir olmalıyım, yani yedi sene önce. Lisede beri en çok iftar yaptığım arkadaşım olan Bayram'la bir ramazan günü yine iftar yapmak üzere Yusufpaşa'da dolaşırken rastgele bir yere oturmak istemiştik, adamların verdiği fiks menü fiyatı bize pahalı gelmişti. (Şu anda aynı menü 30 TL) Murat Belge'nin şahane bir lafını okumuştum bir röportajında, öğrenci, tanımı gereği fakir bir varlıktır, diyordu. Yani alım gücünden bağımsız olarak, pahalı gördüğümüz bir şeyi o zaman da satın almazdık (hala almıyorum o ayrı, sadece belki pahalı algım değişmiştir). O kısıtlanmışlık hissi, cebimizde o yemeği alacak kadar paramız olmasına rağmen fiks menüyü seçmemize mani oluyordu. Başka bir yerde oturup oturamayacağımızı sorunca zaten salaş olan mekanın daha izbe, basık üst katına davet edildik, orada yediğimizi ödermişiz. Bayram, canım sıkkınken bana neyimin olduğunu sormayacak kadar yakın bir arkadaşımdı, o gün de yemeğimiz bitip çaylarımız gelene kadar konuşmadık Mekanın acı arap çaylarını içerken, karnımızı afiyetle doğurmanın verdiği neşeyle iyi eğlendiğimizi hatırlıyorum. Adamlar o gün orada birkaç lira kaybettiler ama, biz oraya kah eş dostla kah Bayram'la gitmeyi o zamandan beri bir ritüel haline getirdik.

Bir kere toplu taşımayla gelinmesi kolay bir yer, metronun ve tramvayın Yusufpaşa ayağında yüz metre mesafesinde, tipik bir Urfa kebapçısı burası. Kız arkadaşlarımızı götürdüğümüz vakidir, bununla birlikte, tahta sandalyelerde alçak masalarda oturduğunuz, içerde devamlı Kazancı Bedih veya İbo'nun türkü kasetlerinin döndüğü salaş bir mekan aslında. İkramlarının bolluğu, künefesinin kıvamı, servisin hızı, hepsi yerli yerinde (bir kebap seç deseniz patlıcanlı kebap derim), İstanbul'da en iyi servis aldığım yerler arasında açık ara kafaya oynayacağını defalarca gitmiş biri olarak söyleyebilirim, ve işin en güzel tarafı, ben orada tanınan bir müşteri olmadığım halde alıyorum bu hizmeti. Mesela geçen hafta masada ne var ne yok silip süpürdükten sonra, biz istemediğimiz halde önümüze bir porsiyonluk daha karışık kebap koyan garson çocuk, “abi sen naptın yaa” bakışlarımıza, “sizinki biraz azdı” diye cevap vermişti, bu lafı duyunca dedim “ben burayı yazarım”. Dediğim gibi, bizimkisi amme hizmeti...

http://www.halilibrahimsarksofrasi.com.tr (Kitch mi diyosunuz ne diyosunuz, site tasarımı öyle biraz)
Adres: Sofular Mah. Sofular Cad. Aksaray/İST
Tel: (212) 621 77 32 - 33

2 yorum:

Saint Gut-Free dedi ki...

ramazan bitince mi bar, pavyon, gece hayati yazacaksin?:)

metus dedi ki...

Biraz fazla tematik gittik di mi. Keyfimi mutad olarak kaçıran gözleri bozuk, alternatif bir arkadaşım var, sanırım belirttiğin tip yazıların yayınlanması için ona bi bakıp çıkmam gerekecek...