18 Eylül 2011

Erkekler Ağlamaz

Bu ülkede kadınların gerçek bir zulme maruz kaldığına ilişkin kanaat kafamda ilk oluştuğunda lise bir falandım- zaten hayatı gerçek anlamda algılamaya başlamam da o zamanlara rastlar. Buna vesile olan, o sıralarda gazetelerde okuduğumuz birbirini tekrar eden ufak metinlerdi. Güneydoğu’da ama bilhassa Batman’da gencecik kadınlar, gün be gün, sapır sapır intihar ediyorlardı. Aynı sınıfta okuduğumuz ve uzun zaman boyunca sürecek dostluğumuzu henüz tesis etme aşamasında olduğumuz Batmanlı arkadaşa sorduk durumu, nedenin yörenin genç kızlarının aile baskısı ile evlendirilmesi olduğunu söyledi, ilginç olan, artık hiçbir hayat hakkı kalmamış bu kızcağızların intihar eğiliminin bulaşıcılık göstermesiydi. Sonra Hizbullah’la tanıştık, devlet, PKK’yla mücadele etmesi için bir taşeron örgüt kurmuş (veya kurmasa da bölgede serpilmesine göz yummuş), ve her zaman olduğu gibi bir süre sonra örgüt üzerindeki hakimiyetini kaybetmişti, Hizbullah’ın bizatihi varlığı bölgede baskı ve sindirme unsuruydu. Neyse, ülkenin yakın tarihindeki sivrizekalıklara belki başka bir yazıda gireriz, biz konumuza dönelim.

Bu ülkede kızlar, dövülüyor, meta gibi alınıp satılıyor, öldürülüyordu. Okutulmuyordu her şeyden önce aileleri tarafından. Ailesini ikna edip, veya az örnekte olduğu üzere ailesi tarafından teşvik edilip üniversiteyi kazanan muhafazakar ailenin kızları yakın geçmişe kadar başlarına bağladıkları bir bez parçasından ötürü okullara alınmıyordu. Bir şekilde mezun olsa, değil çalışmak, iş başvurusunda bile bulunamıyordu, çünkü birçok yarıresmi ve özel kurum  başı açık fotoğraf istiyordu. (Tuhaftır, hiç başörtülü tanıdığım olmadı, ama şu yazı kadar benim canımı sıkan, beni utandıran az yazı okudum: http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=07.04.2011&y=YusufZiyaComert Sayın yazara başörtülü milletvekil konusundaki itirazım baki, ben insanların neler çektiğini görün diye paylaşıyorum bu yazıyı)  Bu ülkenin kızları töre baskısı altında inim inim inliyordu, hala inliyor. Töre, namus, berdel, bu isimle çekirdek çitleyerek izlediğimiz dizilerimiz, bu dizilere ilham veren rutine bağlamış üçüncü sayfa haberlerimiz var bizim.

Lafı nereye getirmeye çalıştığımı tahmin etmişsinizdir. Bu ülkede, adına Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu denen kuruluş, birdizi iyileştirme toplantıları düzenledi, Habertürk bu toplantıdaki önerileri (mesela eski TCK 434. madde uyarınca kızları tecavüzcüsüyle evlendirme, 15inden küçüklere karşı işlenen cinsel istismar suçlarında psikolojisi bozulmuştur raporu talep etmeme, geri kalanı için http://www.ntvmsnbc.com/id/25251279) haberleştirince, HSYK, bir karşı açıklamayla iddiaları yalanladı. (TCK 434’ün geri gelmesinin hiç önerilmediğini, önerinin sosyal bir yara olan kızların sahipsiz bırakılmasının önüne geçmek olduğu, ayrıca 15'inden küçük bir kızın psikolojisinin bir cinsel istismar durumunda mutlaka bozulacağını, dolayısıyla rapor talep ederek vakit kaybetmenin önlenmeye çalışıldığını vb. içeren bir metin, bu da resmi açıklama, http://www.ntvmsnbc.com/id/25251420/) Gelgelelim Habertürk’ün son haberi, nasıl bir ülkede yaşadığımızı, adalet mensuplarının bağlı olduğu yüksek kurulu yönetenlerin kendi internet sitesine koydukları yazılardan bihaber olduğunu, yapılan toplantılarda TCK 434’ün geri gelmesinin tam altı defa önerildiğini gözönüne seriyor: http://www.ntvmsnbc.com/id/25251470 Haberi ilk gün manşette görünce avukat olan babama, “bu” dedim “hakikaten gerçek mi?” “Maalesef böyle bir nesil yetiştirdiler, yetiştirdik” diyebildi babam. Eh erkeklerin ağlamasına izin verilmeyen bir ülkede, kadınlara reva görülen muamelenin bu olmasına şaşmamak gerek. Bir gün kısmetse, bu mertebede olmasa da bu ülkede erkeklere yapılan zulme de değiniriz, size o zamana kadar mühlet, The Cure’dan Boys Don’t Cry şarkısını bir kere dinleyin, hem fena şarkı da değil.

2 yorum:

gkcn dedi ki...

söylediklerinin çoğuna katılıyorum. bir dönem hem karadeniz'de hem de doğu'da görülen kadın intiharlarının büyük bir çoğunluğunun nedeni yalnızca genç yaşta evlenmek değil; ensest ilişkilerdir ve bu hala tam olarak açıklanamamaktadır. ve ne yazık ki hala ensest ilişkiler toprakların, mirasların bölünmemesi için devam etmektedir. ve tabiki n.ç. olayı. ismini bile bilemediğimiz bir kadın küçücük yaşta hem de kendi isteğiyle 26 pislikle birlikte olmak istemiş. bu saçmalığa kim inanır? önemli olan buna bizim inanmamızı isteyen kim?

metus dedi ki...

Bir de mahkeme başkanı olacak muhterem beğenmiyorlarsa itiraz etsinler, yaygarayla karar değişmez demiş.

Bu zihniyete edeceğin hiçbir hakaret iftira olamaz herhalde.