24 Mayıs 2012

Dindarlık Değil Yalnızlık Ömür Boyu

Yalnızlığıyla nasıl başa çıkacağını bilmeyen ve hiçbir zaman yalnız olmayan kişi, hiçbir zaman gerçek anlamda dindar olamaz. Din, boşluk olan Tanrı’dan düşman olan Tanrı’ya oradan da yoldaş olan Tanrı’ya geçiştir. (Alfred North Whitehead)

Hoop, konu geldi mi yine yalnızlığa. Canlar, şimdi beni siktir edin. Bir sürü falsom var benim – tanımadığım insanlara çok mesafeliyimdir, zor samimi olurum, genelde pek eğlenceli değilimdir, hayata karamsarca bakacak bir sebep hep bulurum vesair. Hepinizin olduğu gibi, benim hayatımda da kendi başıma gelen musibetlerin benim tercihim olduğunu iddia eden arkadaşlarım var, onlara da sorup teyit edebilirsiniz bu durumu. Ben size başka birinin hikayesini anlatayım. (İnsanların bana güvenerek anlattığı hikayeleri, değiştirip çarpıtıp müstear isimle buradan açık etmenin suçluluk psikolojisi ne kadar ağırdır bir bilseniz) Günlerden bir gün, Batı Avrupa şehirlerinden  bir şehir, o şehrin çeperine kurulmuş ve bizim 3. sınıf mukallitliğine öykünmekten öteye gidemediğimiz mühendislik merkezlerinden bir merkezde geçiyor hikayemiz. Sigara molasına çıkmışım- ne kadar daraldığımı artık varın siz hesap edin. Dönüyoruz, ekipte o zaman samimiyetimizin olmadığı bir yöneticim var. İş bağlamında rol modelim adam, teknik yetkinliğiyle, bulunduğu pozisyonun fiyakası ve tabi özlük hakları (yani kazandığı para) vs bir sürü açıdan. Sigara içilen alanın yanındaki park alanında muhtelif araçlar var, hepsi gizlilik sebebiyle bir şekilde kamufle edilmiş prototip seviye araçlar. Bunlardan eski bir tanesinin önüne geldi, epeydir görmediği dostunu tanımaya çalışırcasına ön tampona kamuflaj için örtülmüş brandaya dalgın gözlerle baktı. “Benim de burada üç ay kaldığım sürede bana tahsis edilmiş bir aracım vardı Mehmet, o bu mu diye baktım” dedi. “İsim takmıştım hatta” diye iç çekti “yalnızlık işte böyle şeyler yaptırır adama”. Dinle herhangi bir rabıtası yoktu, ve sadece o açıdan değil dünya görüşü olarak da benim antitezimdi. O laftan o yüzden çarpılmıştım. Ben “ben” olmasaydım da bu kadar yalnız olabileceğime, haliyle bu girdaptan çıkmak için çabalamanın beyhude olduğunaysa o anda kani oldum. Bazen, kendi yalnızlığımdan boğulacak gibi olduğumda, o laf aklıma geliyor, ve peşinden o soru: Yalnızken ne yapar insan? Bellatrix, “yazar” demişti. Herhalde bu cevap doğru şıklardan biri- edebiyatımızda son bir asırda yalnızlıktan ve ölümden bahseden bu kadar (güzel) şiir olmasını ben başka şekilde açıklayamıyorum: Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın / Kulağım komşunun ayak sesinde / Varsın bir yudum su veren olmasın / Başucumda biri ‘su yok’ desin de.

Hayır, bu kıtanın yazarı Kemalettin Kamu da -bilindiği kadarıyla- dindar değildi.

1 yorum:

annebakblogyazdım dedi ki...

değildi, toplumcu gerçekçi filandı. sen yaz ama:)